Kont'la Leydi'nin Buluşmaları
Sağ olsunlar, oğullarım Fuat ve Ahmet her gün sabah akşam
telefon ederler bana.
Hal hatır sorarız.
Ben çoluk çocuktan
başka ineklerden, koyun ve keçilerden, tavuk ve hindilerden, kedilerden ve köpeklerden
de sual ederim.
Sağolsun, Fuat hayvanlarını
öyle güzel anlatır ki ben de görmüş gibi duymuş gibi olurum. Fuat’ın duygularını aynen yaşamış gibi
olurum. Sevinirim, üzülürüm, halden hale
girerim.
17 Eylül sabahındaki
telefon konuşması beni fazlasıyla etkiledi.
Fuat Kont’un geldiğini
söyledi. Kontla Ley’dinin buluşma anlarını anlattı. Öyle anlattı ki...
Duygulanmamak, etkilenmemek mümkün değil.
İki yavru köpek almştı
Fuat. Kangal cinsi olan bu yavrulardan erkek olanına Kont, dişi olanına Leydi
adını verdiler. Tüm aile bireyleri sevdi bu yavruları. Tabii yavrular da aile
bireylerini. Sevmenin ötesinde birbirlerinin dilinden de iyice anlar oldular.
İlkin Leydiydi önder.
Ama çok sürmedi bu, Kont birkaç ay sonra önderli ele aldı. Leydi, nedense Kont’un
yanında zayıf kaldı. Fuat bu yüzden kulübelerini ayırdı. Bir vesileyle
yazmıştım “Kont’un kurtarma operasyonu”nu:
“Leydi
biraz keyifsiz. Anlamıştım zaten ziyaretimde kayıtsız kalmıştı bana. Fuat onu
içeride bıraktı. Kont, önce alttan tünel kazmaya çalıştı. Tüneli kapattı Fuat.
Sonra bilmem ne yaptı. Bilmem dememin sebebi Fuat’ın dediğini unutmuş olmamdır.
En sonunda da tahtayı çekip kopardı ve leydi’sini kurtardı. Fuat kızdı; ama
ben, bravo dedim, maşallah dedim.”
Kontla Leydi tüm aile bireyleri sever; ama torunum
Sabahattin’i daha farklı severler. Sabahattin işten gelince boynuna atılırlar,
sarmaş dolaş olurlardı.
Son derece sakin ve
akıllı olan, çocuklara ve kadınlara karşı yumuşak olan bu Kangalların dışarıda
bazı kişilere ve sokak köpeklerine karşı oldukça çok agresifleşti ki komşular
da rahatsız olmaya başladı. Bu yavrular önce kendi kulübelerinin, biraz
büyüyünce Fuat’ın evinin ve bahçesinin, daha da büyüyünce mahallenin bekçileri
oldular. Özellikle Kont öylesine havlıyordu ki... Bazen de ne yapıp edip dışarı
çıkıyor ve mahalleyi sokak köpeklerinden temizliyordu.
Fuat ikilemde kaldı. Kont
sevgisi veya komşu hatırı. Sonra orta bir yol buldu. Yukarı mahallede, Kont’a
çok iyi bakabilecek bir arkadaşına verdi Kont’u.
Kont’un, mekânından,
Leydi’sinden ayrılması çok garip oldu. Kont bir taraftan, Leydi bir taraftan
havlayıp durdular. Bu havlayışları tercüme edemiyorsak da ayrılığın acısını
hissediyoruz. Fuat, Kont’u yeni kulübesine yerleştirdi. Arkadaşına Kont’un
özelliklerini, nasıl bakılacağını, nasıl besleneceğini iyice anlattıktan sonra
Kont’a da tavsiyelerde bulundu ve onunla vedalaştı. Vedalaşmak zor, çok zordur.
Anlatılması ise daha zordur.
İlk günler Kont’un sesi
geliyordu ta uzaklardan. Sonra sesler kesildi. Daha sonra ise kendi geldi...
Bu sabah.
Evet, bu sabah.
Sabahattin garip ve farklı bir duygu ile kalktı. Doğru Leydi’nin Kulübesine
gitti.
Ne görsün, Kont da Kulübenin önünde. Sabahattin Kulübenin
kapısını açıyor. Kontla Leydi’nin buluşmaları filimlere konu olacak cinsten.
Sevinç, sevinç bu kadar olur.
Kont’un boynunda
tasması. Belli ki kaçmış.
Kont sırıl sıklam.
Belli ki dereden geçmiş.
Ormanlardan aşağı
inmiş, dereden geçmiş, yokuş tırmanmış...
Ama zahmetlere değmiş Leydisine, kulübesine kavuşmuş Kont.
Kont Sabahattin’e çok
çok yakın; ama Fuat’a biraz sitemli bakıyor. Fuat Ona, “Seninle vedalaşmıştık.”
diyor. Leydi sevincik olmuş gibi. Fuat, “ayıp ayıp “diyor. “Bu kadar da belli
etme sevincini”diye ekliyor.
Fuat, köpekleri
gözlerinden okuyor, başlarını eğmelerinden okuyor, değişik tonlarda
havlamalarından okuyor. Kısaca onlarla konuşuyor adeta.
Ben her Fuatlara gidişlerimde,
mutlaka Kont ve Leydi ile görüşürdüm; ama bir türlü onları okumayı
öğrenemedim. Böyle bölük pörçük yazmam
bundan olsa gerek.
Keşke Fuat yazsaydı,
Kontla Leydi’sinin aşklarını. Ayrılıp buluşmalarını...
( ... )
Sabahattin Gencal,
Hamidiye-Çekmeköy_İstanbul