Bugün,
ev iç dekorasyonları konusu bir uzmanlık haline gelmiştir. Salon ve oturma
odaları, yatak odası, mutfak ya da banyo ve tuvalet modelleri birbirlerinden
çok farklı. Yoksulların ve zenginlerin de ev içi dekorasyonları da ister
istemez farklı. Tabii zevkler de farklılığa sebep teşkil etmektedir,
alışkanlıklar da…
Ben,
bugün şömine dedikleri ocaklı evlerde çocukluğumu geçirdim. Her tarafı kestane
tahtalarıyla kaplı yani sağlıklı, altında ahırı, üstünde çifte dediğimiz ambarı
olan ve öte beri koymayan yarayan bölümü olan tek katlı bahçeli evlerimizi
unutamam.
Kom
dediğimiz mesire evlerimiz ve yayla evlerimiz de gürgen ve çam tahtalarından 2
odalı evlerdi. Bu evlerde ilk zamanlar bir şilteye doldurulmuş kuru otlar
üzerinde yatardık. Bazen de keçe üzerinde. Daha sonraları yaylalara yün yatak
çıkarmaya başlamıştık. Yayla evlerine halı götürmedik. Peykeye serdiğimiz
kilimi yeterli bulurduk. Oflan dediğimiz mutfak rafları da çok basitti. İhtiyaç
fazlası eşyamız hiç yoktu.
Evlerimiz
bir yuvaydı. Her hanede aile sıcaklığı vardı.
En
önemlisi de her odada, her eşyada el emeği, göz nuru sanat eserleri vardı.
Eski zevklerden geriye sadece anılar kaldı.
Ah anılar anılar…
Sabahattin Gencal, Hamidiye-Çekmeköy_İstanbul
g |
http://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/a_k_eski_esyalar.html
http://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/a_k_eski_esyalar.html
http://www.lazuri.com/tkvani_ncarepe/a_k_eski_esyalar.html