Sabahattin Gencal, 31. 05. 2022 (Üsküdar, Sultan II. Abdülhamit Han (Eski adı: Gata) Hastanesi bahçesinde) Foto: Fuat Gencal |
Bugün,
açık deyişle 31. 05. 2022 Salı günü Kalbimin sesini dinledim. Gönlün sesinden
değil kalbimin sesinden söz ediyorum.
Diyebiliriz
ki, tüm edebiyat, tüm tasavvuf, aşağı yukarı gönül üzerine kurulmuştur. Onun için
gönülden söz etmek hiç de kolay olmamıştır. Çokları kelimelerin yetmediğinden
söz etmişlerdir. Çok değil üç beş sene önce gönülden geldiği söylenen duyguları
öğrenmek istedim. Nice düşünürler duygu çarkları geliştirmiş. Nice düşünür ve
edebiyatçılar ana duygulardan, ara duygulardan söz etmişlerdir. Duygular öyle
bir umman ki anlatılamaz. Nasıl ki üç ana renkten sonsuz sayıda renk
üretilebiliyorsa 8 veya 10 ana duygudan da öylesine sonsuz duygu elde
edilebiliyor. Onun için duyguların peşine düştüm. Bir gün bir paragrafcık
yazıda, duyguların tarif edilemeyeceğini belirten bir yazı okudum. İşte o gün
anladım ki ben de bu işin üstesinden gelemeyeceğim. Gönlümdekiler bende kalsın.
Bu duygular sevgi, saygı, hoşgörü, diğerkâmlık, adalet vb. güzel erdemlerle Gönültaşlarıma,
insan kardeşlerime ve canlı cansız tüm evrene ulaşsın. Yani ses değil tavır ve
davranış olarak gönlüm gönüllere karışsın.
Ben,
vücudumuzun olmazsa olmaz uzuvlarından olan kalbin seslerinden söz edeceğim.
Herkes demeyeyim; ama birçokları kalbinin seslerini Steteskopla duymuştur.
Doktor sizin ya da yakınınızın sesini dinlerken bu aleti kulağınıza dayamıştır.
Bazen de kalp ultrasyonu yaptıranlar cihazdan çıkan sesi duymuşlardır.
Bugün
kardiyolojideydim. Ekokardiyografi yapıldı. Yani ses dalgaları aracılığıyla
kalbin içyapısıyla fonksiyonlarının incelenmesi ve değerlendirilmesi işlemi
yapıldı. Bu sırada cihazdan çıkan sesleri ben de dinledim. Sanki su olan bir
kaba başka bir kaptan su dökülüyor. Luuk luuk Luuk luuk... O sesi yazamıyorum
bu bir tarafa. Düşünelim bir bu su doldurma işi tüm ömür boyunca devam ediyor. Bu
ne büyük bir mucize. Günde bilmem kaç ton... Allah’ımıza karşı şükürden aciziz.
Bu
sözü edilen sesin bana neyi hatırlattığını yazayım mı?
Doğduğum
yörenin yaylası 2500 m. rakımın üzerinde Alayısa yaylasındayız. 6-7
yaşlarındayız. Ormanlardan aşağı iniyoruz arkadaşlarla. Tufa Yayla’sından gelen
bir dere. Allah’ım sen ne büyüksün, bu kadar yükseklerdeki bu dere suyunu
nereden alıyor? Durumu tam canlandıramadım her halde. Yeniden anlatayım: Çam
ormanlarıyla kaplı bir vadi düşünün ortadan öyle bir su geçiyor ki hiç
sormayın. Şairler yayla sularından söz ederler. Onlar taşların arasından çıkan
sulardan, sülenlerden, gözelerden, pınarlardan, çeşmelerden söz ederler. Bu su
dere suyu; hem de Tufa’dan kopup gelen.
Dere
yatağında beyaz beyaz kayalar. Sanki belediyelerin çocuklar için yaptığı
kaydıraklar gibi. Kanal gibi. Ağabeyler o kanala girer ve şelâleyle beraber
sulara gömülürlerdi. Ne güzel, ne görülesi manzara. Biz de heves ederdik; ama
ağabeyler bize müsaade etmezdi. Gölün kıyıcığında lapalup birşeyler yapardık.
Ama aklımız şelâle gibi düşmekte.
Bir
iki arkadaş dereyi takip ettik. Aşağılarda küçük küçük çağlayanlar vardı. Bir
metre vardı ya da yoktu. O suyun göle dökülürken çıkardığı sesleri, Allah’ın
hikmeti nasıl oluyorsa hâlâ duyarım. Manzarayı hatırladınız değil mi bir de
güneş ışıklarını düşününüz. Derenin rengi nasıl olur dersiniz? Beyaz mı, mavi
mi, yeşil mi, gök kuşağı renginde mi. Yoksa an be an değişen renkte mi?
Yukarıdaki
kalabalıkta ağabeylerin sesleri, delikanlı adaylarının sesleri de bir başka
olur. Bu sesleri aşağıda duymuyoruz. Kuş sesleri eksik olmazdı ormanlarımızdan.
Ama inanın ki duymuyorum. O su sesini dinliyorum.
Benim
kulağım tabiat sesleriyle eğitildiği için sonradan yapmacık seslere hiç intibak
edememiştir. O sesleri duydum bugün. Kalbim devamlı akan bir dere. Ama cansız,
heyecansız değil. Her biri mucize olan uzuvları dolaşarak akan. Kalbe dolarken
de ilâhi bir musiki olan ses.
Ben
o sesi duydum bugün. Her gönülde Allah var derler. Ben de diyorum ki her
zerremizde Allah var. Allah! Allah!
Allah’ımıza
ne kadar şükretsek azdır. Allah’ın nuruyla donanmış gönlümüzü keşfettikten
sonra bütün Tufa’yı değil, bütün dünyayı değil, bütün evreni içimize sığdıran Allah’ımıza
şükürler olsun.
Gönlümüzün
sesini de kalbimizin sesini de devamlı dinlemeye ve gereğini yapmaya
çabalayacağız. Allah’ım yaratılış amacına uygun olarak yaşamamızı nasip et. Amin!
Sabahattin
Gencal,
Çekmeköy-İstanbul,
31. 05. 2022
Not:
Kan tahlillerim de mükemmel çıktı. Ekokardiyografim de mükemmel çıktı. 10 yıl
kadar önce bir doktorum. Bu tahlilleri çerçeveleyip as demişti bana. Ben de
tamam, demiş bulundum. Eve gelince düşündüm. Böyle bir çerçeve asarsan ayıp
olacak; ama söz de verdim. Onun için bu tahlili çerçeveleyip bloğumda yayınladım.
Şimdi aklıma o geldi. Ey güzel Allah’ım. Kafamızı olduğu kadar vücudumuzu da
yenileyen Allah’ım bana , yakınlarıma ve tüm insanlara sağlık ver, mutluluk
ver... Amin.